Antik Mısır tanrıları, Antik Mısır’da kendilerine tapınılan tanrı ve tanrıçalardır. Bu tanrılar çevresinde oluşan inançlar ve ritüeller tarihöncesi dönemde ortaya çıkmış ve Antik Mısır dininin özü hâline gelmiştir. Tanrı ve tanrıçalar doğa olaylarının ve fenomenlerinin simgesi olarak görülüyordu..
Antik Mısır tanrıları, Antik Mısır’da kendilerine tapınılan tanrı ve tanrıçalardır. Bu tanrılar çevresinde oluşan inançlar ve ritüeller tarihöncesi dönemde ortaya çıkmış ve Antik Mısır dininin özü hâline gelmiştir. Tanrı ve tanrıçalar doğa olaylarının ve fenomenlerinin simgesi olarak görülüyordu ve Mısırlılar doğa olaylarının ma’at‘a yani ilahî düzene göre devam edebilmesi için ritüeller ve sunularla tanrı ve tanrıçaları yatıştırıyorlardı.
Antik Mısır geleneğine göre ilahî varlıkların sayısını kesin olarak ortaya koymak oldukça zordur. Mısır yazılarında doğası bilinmeyen ya da açık olmayan birçok tanrı olduğu gibi adı bile verilmeyen birçok tanrıya da doğrudan olmayan atıflar bulunmaktadır. Mısırbilimci James P. Allen Mısır yazılarında1.400’den fazla tanrının adını geçtiğini tahmin ederken meslektaşı Christian Leitz tanrıların sayısız olduğunu belirtir
Mısır tanrılarının isimlerini yazımızın devamın da bulabilirsiniz
AKER
Aker (aynı zamanda Akar da denir), Mısır mitolojisinde ufuk çizgisinin tanrılaştırılmış hâlidir. Aker’in görevi Güneş’i ayarlamak ve yükseltmektir. Aker’e yardımcı olan bir tanrı topluluğu vardır bunlar Akeru olarak isimlendirilir.
Ufuk çizgisi olarak, Aker günler arasındaki sınırın (geçişin) sembolü olarak da görülür. Güneş’in zirveye ulaşmasından itibaren Burçlar kuşağındaki Aslan burcunda bulunan başlar daha sonraları dün (Mısır dilinde SEF) ve bugün (Mısır dilinde Duau) olarak şekillenmiştir.
Bu nedenle Aker sıklıkla Ruti ile bağdaştırılır. Ruti, Mısır dilinde iki aslan demektir. Hiyerogliflerde sıklıkla bu iki aslanın arasında bir ufuk çizgisi vardır ki bu iki dağ arasından doğan güneş manasındadır.
Gün geceye dönerken Aker’in ölüler diyarının girişini ve çıkışını koruduğu ve gece olduğu sırada güneşin oradan geçmesi için kapıları açtığı söylenir. Ölüler diyarının koruyucusu olarak “ölü”nün içeri girmek için Aker’den izin alması gerektiği söylenir. Aker’in izniyle geçenlerin yılan ısırığı ya da akrep sokması gibi ölüm nedenlerinde münfesih olduğu söylenir.
Mısırlılar Sabah ve Akşam kapılarının Aker tarafından korunduğuna inanırlar, bazen evlerinin girişine bu ikiz aslanları yerleştirirler ve bu aslanların onları şeytani ruhlardan koruduğuna inanırlar. Bu düşünce Yunanlar ve Romalılarda da sürdürülmüştür ve bazıları tarafından günümüzde bile korunmaktadır.
AMON
Amon, Teb’in baş tanrısıdır ve ilk tanrıdır ve bütün tanrıların tanrısıdır. Eşi Amunet’le birlikte tanrıdır. Kutsal hayvanları kaz ve koçtur. Orta Krallık Dönemi’nde sadece yerel bir tanrıydı ama Tebliler Mısır’a hakim olunca Amen önemli bir tanrı oldu. 18. Hanedan’dan itibaren Tanrıların Kralı oldu. Ünlü Amen Tapınağı Karnak, dünyanın en büyük dinî yapısıdır. 19. ve 20. Hanedanlar Amen’in “görünmeyen yaratıcı güç” olduğunu cennetteki, dünyadaki, engin derinlerde ve yer altı dünyasındaki hayatın temeli olduğunu düşünürlerdi.
Kral IV. Amenhotep Amon hoşnuttur anlamına gelen adını Akhenaton (Aton’un hizmetkarı) olarak değiştirdi ve Mısırda herhangi bir betimleme yapılmayan Aton dinini kurdu ve diğer tanrılara tapınmayı yasakladı. Kralların da tanrı değil insan olduğu düşüncesini yaydı. ancak Amon rahipleri bu durum karşısında ayaklandılar. Akhenaton’un ölümünden sonra Aton’un tek tanrıcı Güneş dini’ tarihten silindi. Amon daha sonra Ra ile birleşerek dini törenlerde adı anılan ve kendisine yücelikler atfedilen Mısırın en güçlü tanrısı oldu.
Güncel etkiler; bir görüşe göre Amon’un adı günümüze kadar dini tören ve dualarda Âmin, Âmen şeklinde tekrarlanmaktadır . Ancak bu görüş tartışmalıdır . Örneğin, İbranice’de Amen ‘alef (א)’ ile başlarken eski Mısır dilinde Amon ‘yodh’ harfi ile başlar (Yamen şeklinde).
Nun bir kişiden çok bir yer, ancak bazen de bir kişi. Çoğu antik Mısır yapımı efsaneler ilk tanrının karmaşık bir sulu cehennemden geldiğini, ve hikayeye göre de Nun ya sulu cehennemde yaşıyor ya da yaşamış. Aynı zamanda Hermopolis’ten gelen daha tuhaf bir efsane var. Nun ve eşi (Ki bu durumda bayan-Nun oluyor) yılan tanrılardan ilk ortaya çıkıp içinde Ra olan yumurtayı yapan iki tanesiymiş.
Tanrım, görünüşe göre her tapınağın devasa bir yılanı var. Ve bunlar hiç iyi yılanlar değil, biliyor musunuz? Özellikle de Apep. Evrenin oluşması için onun yenilmesi gerekiyormuş ve hala dünyanın ucunda pusuda bekleyip, bazı şeyleri bozuyormuş. Apep kötü olan her şey için öyle ya da böyle suçlanırmış (fırtınalar, kıtlıklar, istilalar, depremler vb.) Günlerinin çoğunu Ra’nın gemisindeki tanrılara tanrılara saldırarak geçirir, ve geceleri yeraltı dünyasında parçalara ayrılırmış.
Bence Aten oldukça heyecan verici. Hayatının çoğunda, güneşin idolleşmiş bir versiyonu olmuş. Ve Ra’nın bir versiyonu olarak görülmüş. Ama bu Firavun’un değersiz Tanrı-Kral ünvanını almak için oldukça hırslı olan Amenhotep 4’ü adlandırılmasından önceymiş. Amenhotep kendini Akhenaten olarak adlandırmış, Aten’i tek gerçek tanrı olarak ilan etmiş, kendini Tanrı-Kral-Papa olarak ilan etmiş, ve saltanatının kalanını ona karşı gelen insanların tapınaklarını yok ederek geçirmiş. Söylemem gerekir ki (Tarih öncesi insanlar dini olarak hoşgörülü demeyeceğim) görünüşe göre pek çok tapınak için ne kadar çok o kadar iyi demişler. Yani diğer insanların tanrılarını da kendilerininki gibi benimsemişler. Belki ikinci derecede, ama yeterince gerçek. Bir grup “benim tanrım en iyisi”, “benim tanrım tek tanrı” dediği zaman problem çıkıyor zaten. Bu da Akhenaten’in dininin onunla birlikte neden öldüğünü açıklıyor.
Ra hem ilk tanrı, hem de tanrıların ilk firavunudur (ataları tarafından getirilmiştir), bu da insan firavunun tek modeli olmasını anlamlı kılıyor. Botunu (güneşi) gün boyunca gökyüzünde, geceleri de yeraltı dünyasında sürüp, kaos güçleri tarafından gelen saldırıları durmadan savuştururmuş. Mısır’ın doğusundan getirtilen pek çok tanrıça tanrı ağacında Ra’nın kızları olarak birleştirilmişler. Bu güneşin doğudan doğması yüzünden mi acaba?
Atum genellikle taht üzerinde, bazen de bir koç kafasıyla, bazen asasına dayanan yaşlı bir adam olarak tasvir edilir. Bir çeşit asıl yaratıcı tanrıdır, ama birkaç bin yıl sonra Ra ile, Ra da Amun ile değiştirilmiştir. Eski zamanlarda, Atum’un kendini yarattığı ve sonra tanrıların sonraki jenerasyonunu ya tükürerek, ya da elinde tuttuğu “kutsal kadın yaratma özü” ile nerede olduğunu tahmin ettiğiniz “kutsal erkek yaratma özü” nü birleştirerek yarattığı söylenir.
Yemin ederim bu onun asıl şapkası. Amun Thebes tanrılarının patronu olarak başladı, ve Thebes Mısır için önemli hale geldikçe Amun da geldi.Ta ki Ra ile kutsalın kendisi olan büyük kral tanrı olarak birleşip Amun-Ra olana kadar. Ki bu da adının “gizlilik” anlamına geldiği, ve güneş tanrısı olarak yeteneğiyle ilgilenmediğini gösterir. O (ve Ra ve birkaç tanesi daha) kendisini önce yaratıp sonra her şeyi yarattığı için bir noktada geçmişe dönük olarak yeterince önemli sayılırlar.
Thebes’deki halka göre Amun’un karısı ve tüm diğer tanrıların anası. Aslen, Amun’un “Amaunet” adında başka bir karısı vardı ama bu basitçe “Bayan-Amun” demekti, yani muhtemelen bir vekildi. Oradan bağımsız olarak tapılan Mut’a nasıl geldiğimizin belirgin olduğunu sanmıyorum, ama bu olay milattan önce 2000 yılında falan meydana gelmiş. Sadakat, çocuk doğumu ve annelik ile ilgilenirmiş, ve okuduğum bir kitaba göre bazen uzanmış kanatları olan bir tanrı, kalkmış bir penis ve üç baş (kerkenez, aslan ve insan) ile tasvir edilirmiş.
Atum’un elindeki “kutsal tanrı yaratma özü” nü hatırlıyor musunuz? Şimdi de “ Atum’un Eli” ile tanışın, ama Hathor ile ilgili birkaç kinayeli takma adlar var bunda. “Vajina’nın Metresi” insan olan firavunun ruhani annesiydi, ve karısı da onun baş rahibesiydi. Yani düşününce kralın karısı ve ruhani annesiydi. Aynı zamanda sanatın ve sarhoşluğun baş tanrıçasıydı.
Sekhmet savaşın ve şiddetin ateş püskürten aslan kafalı tanrıçasıydı. Bu yüzden ibadetinin çoğunluğunun onu uzak tutmak için olması normal. İnsanoğlunun Düşüşü’nde büyük rol oynuyor, ki bu hikayede insanoğlunun Ra’ya karşı ayaklanması ve Ra’nın da hepsini mahvetmesi için Sekhmet’i yollaması, ancak Sekhmet’in olayı çok ileri götürüp kimseyi öldürmekten geri kalmaması ve yarattığı kan okyanuslarında gezinmesi anlatılıyor. Bu yüzden de Ra kırmızıya boyanmış binlerce fıçı alınmasını ve her yere dökülmesini emrediyor, ve kana doymayan Sekhmet o kadar sarhoş oluyor ki, insan ırkını yok etmeyi bitiremiyor. Ayrıca Ra’nın çok hayal kırıklığına uğradığı, Sekhmet’in de onu neşelendirmek için soyunduğu bir hikaye de okumuştum.
Bastet hamile kadınlarla, genç firavunlarla ilgilenen ve yeraltı dünyasında ölü insanlara rehberlik eden anaç bir tanrıçaydı. Müzede mumyalanmış bir kedi görürseniz, muhtemelen bunun onunla bir ilgisi vardır.
Kutsal adalet ve kanunun tanrıçası. Bundan da önemlisi, o ve adını aldığı konsept evrenin doğru düzeni olan gerçek, adalet, sağlık, refah, uyum ve genel iyiliğin temsilcisi olmuştur. Bazen ölünün kalbini tüy ile tartıp yargılayan biri olarak tasvir edilir. Eğer kalbi hafifse ölü olan Osiris’in kutsanmış diyarına gider: Eğer kalbi daha ağırsa o kişi varlığı sona erene kadar bir canavar tarafından yenilir.
Shu dünya, atmosfer ve gökyüzü arasında olup, aşağı yukarı “boşluk” olarak tasvir edilen tanrıydı. Bir noktada çocuklarının birbirlerine aşık olduğunu (ebeveynlerinin aksine değil) farkeder. Bundan öylesine nefret eder ki onları zorla ayırır, Geb’i aşağıda ve Nut’u da yukarda tutar, bu yüzden biz de dünya ve gökyüzü arasındaki yerde kendimizi buluruz ve bunun çok fazla muhteşem resmi ile karşı karşıya kalırız. Bilirsiniz, bu gördüğüm ensest ilişkiyi onaylamayan ilk tanrı.
Tek bildiğimiz Shu’nun dişi aslan başlı eşi olması. Ki bu oldukça şaşırtıcı çünkü görünüşe göre bir zamanlar oldukça büyük bir olaymış.
Khonsu’yu yandan at kuyruğu ile çizdiğimi farketmişsinizdir. Buna Gençlik Zülüfü deniyor ve antik Mısır sanatında gençliği vurguluyor. Khonsu aslen diğer tanrıların güçlerini onların organlarını yiyerek absorbe eden cani ve yamyam bir tanrıydı. Ama birkaç yıl sonunda daha çok o zamanın yumuşak tanrısına dönüşüp, ölçü ve refah getirmiştir.
Saf hallerinde ilkel kalıcılık ve madde ve şeklin yaratıcı tanrısı. Memphis’in en yüce tanrısıydı, ve kendini zamanın başlangıcında hiçlikten yarattı. Sonra da diğer tanrıları yaratmak için onların adından bahsetti. Eğer bu kulağa tanıdık geliyorsa, bu bölümdeki tanrıların bir şehrin yaratıcıları ya da başları olmalarındandır. Ptah aynı zamanda insanlığı çömlekçi çarkında oluşturarak yaratmıştır, ancak bazı geleneklerde bunu onun yerine Khnum yapmıştır.
Mısır ağacına eklenmiş ve oldukça popüler olmuş Kenanlı seks tanrısı. Genellikle bir elinde lotus çiçekleri, diğerinde de yılanla tasvir edilir, ve genellikle burada çizilenden çok daha çekingendir.
Salgın ve savaşın kenanlı tanrısıdır. Qadesh gibi Mısır tanrılarına sonradan katılmıştır.
Hipopotamusa benzeyen bir tanrıçadır. Gerçek bir hipopotamus gibi çocuklarını korumada tamamen vahşidir. Ayrıca sıklıkla aslan pençeleri, timsah kuyruğu, ve sarkık göğüslerle tasvir edilir.
Bes ilginç olanlardan biri. Antik Mısır’daki ilahların çoğu genç, güzel ve yan taraftan çizilirken, Bes çoğunlukla sakallı şişman ve ufak bir adamın önden portresi gibidir. Şeytanlardan korkan önemsiz bir karakter olarak başlamış olsa da, birkaç bin yıl sonra evlerin koruyucusu ve eğlencenin tanrısı olarak bolca konuşulmuştur. Okuduğum bir kaynak erkek aslanın önden görünüşünden sonra başlangıçta modellendiğini iddia ediyor.
Imhotep tanrılaştırılmış bir insandır, çok havalı değil mi? Asıl, tarihi Imhotep milattan önce 3. Milenyumda yaşamış ve Firavun’un bir danışmanı, Ptah’ın bir peygamberi ve ilk piramidin mimarıdır. Ve tıpta göstermiş olduğu dahiliği ile halkın aklında diğer efsanelerle birleşmiş ve tıp ve iyileştirici tanrısı olarak yer etmiştir.
Güzelliğin ve güzel kokunun tanrısıdır. Lotus çiçeğinden doğmuştur ve genellikle kafasında bir lotus çiçeği ile tasvir edilir.
Dünya tanrısıdır ya da kaynağa göre dünyanın kendisidir. Ve notlarımda da “ensest rüyaların alt üst olduğu, Okyanusların da gözyaşları olduğu” yazılı. Bu hikaye’nin devamı için Shu’nun altındaki açıklamayı okuyunuz.
Gökyüzü tanrısı, ya da kaynağa göre gökyüzünün ta kendisidir. Geb hemen hemen her ensest hikayede rol oynar. Söylediklerine göre her gece güneşi yutar ve her sabah da onu yeniden doğururmuş, ama bunu tabloda nasıl göstereceğimi bilemediğim için göstermedim.
Daha çok komik olduğu için buraya çizdiğim az bilinen sinirli şebek tanrıdır. Hemen hemen her Mısırlı’nın şebekleri ölmüş ataları olarak düşündükleri bir dönem olmuş, bu yüzden Babi ölümden sonraki yaşamla ilişkilendirilmiştir.
Hiç “şehvet düşkünü” kelimesini duydunuz mu? Ben de duymamıştım. Bu sözcük, ereksiyon olmuş heykel ve dinsel ikonları açıklamak için kullanılan bir sıfat ve Min bunun baş örneği. Erkek üremesinin tanrısı ve genellikle bir elinde hava ve öbür elinde, öhöm, şehvet aleti ile tasvir edilir. Antik Mısır insanları bazen randevu akşamları için onun Antik Mısırlı kolyelerini takarlardı. Aynı zamanda beyaz bitki özü olan bir çeşit marulla da ilişkilendirilmiştir.
Bilge, büyülü ve sıradışı bir biçimde kurnaz olmasıyla Isis tüm tanrıların içinde en önemli olan tanrıça. Kadınlığın Mısır idealini temsil ediyor. Osiris’in karısı ve Horus’un annesi, bu da onu tüm firavunların sembolik annesi yapıyor. Adı “taht” demek ve sıklıkla başının üzerinde bir tahtla temsil ediliyor.
Osiris krallığını Shu’dan alan Geb’ten almıştır. Ve o da ilk tanrıdan almıştır. (Okuduğunuz geleneğe göre birkaç tanrı olabilir.) Ama çok yaşamamıştır, çünkü kardeşi Set onu öldürmüş ve parçalarına ayrılmıştır ve parçalarını da Mısır’a dağıtmıştır. Ve Osiris’in çocuğu olmadığı için, bu da Set’i firavun yapmıştır. Bu sırada Isis de çok üzülerek Osiris’in parçalarını toplayıp onu hamile bırakacak kadar diriltmek için büyüsünü kullanmıştır. Ama bu büyü o kadar uzun sürmüştür ki bu sefer de kalan zamanını yeraltı dünyasında ölümden sonraki yaşamın baş tanrısı olarak geçirmek için ölmüştür. Söylemeliyim ki bu, zombi seksi ile ilişkilendirilmiş okuduğum ilk hikaye.
Nephthy Seth’in herkesin ona sırt çevirdiği anda ona sırtını çeviren karısıdır. Onun resimleri acı verici derecede sıkıcıdır. Genellikle ismi başının üzerinde olan sıradan bir kadın olarak çizilir.
Pekala, siz sormadan söyleyeyim, Set’in kafası gerçek bir hayvanınkine benzemiyor çünkü o zaten sadece Mısır mitolojisinde ortaya çıkmış, siyah derili, sivri kulaklı, kıvrımlı hortumlu köpeğimsi bir yaratık olan Set denen hayvanın kafasıddır. Set o kadar pisti ki sıradan bir hayvan bile değildi. Güçlü, savaşçı, çabuk öfkelenen, kaba biriydi ve suçun, hastalığın, fırtınanın, kuraklığın, salgının ve yabancı toprakların tanrısıydı. Mısırlılar inatçılığın, içe kapanıklığın ya da bencilliğin düşkünü değillerdi, ancak bu özelliklerin de hepsi Set’de mevcuttu. Ama tüm bunlar için, firavun olarak geçirdiği zamanda (bu pozisyonu kardeşini öldürerek almış olsa bile) bölgesini korumada oldukça iyi iş çıkarmıştır. Set’i doğru amaç için kullanılırsa faydalı olabilecek tüm kötülüğün tanrısı olarak düşünün (kabalık, tehdit etme, tehlike vb.)
Horus tanrıların egemen firavunudur. Her insan firavun onun vücut bulmuş halidir. Hikaye annesinin ona zombi Osiris’ten hamile kalmasıyla devam eder ve amcası Set zorla aldığı tahtta otururken doğup gizlice büyütülmüştür. Yeterince büyüdüğünde Set’e karşı gelmiş ve krallığını istemiştir. Set Horus’un genç ve tecrübesiz olduğunu düşünmüş ve onu Set’den daha iyi olduğunu belirtecek bir dizi yarışmalardan geçirerek lider olabileceğini ispatlamasını istemiştir. Ve tüm insanlar Horus’un vücut bulmuş halleri olduğu için, ikisini de zaten hak eden krallardır ve her şeyde herkesten iyilerdir.
Anubis mumyalamada ve balmlamanın oldukça yakışıklı tanrısıdır ve Osiris tarafından bu role getirilmeden çok önce de ona tapılmıştır. Ama işte bulduğum ilginç bir şey: Mısır milattan önce 250-300 yıllarında Yunan firavunlar tarafından yönetilirken, Anubis Hermanubis olmak için Hermes ile birleşmiştir.
Güç ve kuvvetin tanrısıdır ve Ptah’ın oğlu ve/ya da elçisidir. Memphis’de, Apis’i temsil etmek için gerçek siyah bir boğa kullanmışlardır, ve bu boğa “alnında beyaz üçgen var mı” “arkasındaki lekeleri kanada benziyor mu” ve “dilinin altında böcek büyüklüğünde topak var mı” gibi sorularla seçilmiştir. Bir boğa bu sorulara cevap verirse, 25 yaşına kadar, hayatını lüks içinde, ineklerle dolu özel bir otlakta geçirir ve öldüğünde devasa bir cenaze düzenlenir ve yerine gelecek biri aranmaya başlanır. Bir yerde firavunun ölümden sonra gökyüzüne yükselmek için Apis’in penisinin gücünü kullandığını okumuştum.
Khepri doğan güneşin tanrısıymış ve gübre topu büyüklüğünde böcek sürüleri ile gökyüzünde gezermiş. Genellikle kafası böcek olarak tasvir edilir.
Hapy çoğunlukla çok fazla bitki ve yiyecek taşıyan sarkık memeli şişman mavi bir adam olarak tasvir edilir. Nil’deki yıllık sellere sebep olan tanrıdır. Bu sandığınızdan da büyük bir olay çünkü bölgenin tarımı için bunun büyük bir önemi vardı.
Ayın tanrısıdır, ve tüm takvimler aya dayanarak yazıldığı için aynı zamanda yazının, matematiğin, kayıt tutmanın, yazmanın ve bilginlerin tanrısıdır. Yazıyı ve aracılı anlaşmazlıkları icat etmiştir. Aynı zamnda Set’in kazara Horus’un spermi bulunan marulu yemesi, hamile kalması ve sonra da Thoth’un onun alnından doğduğuna dair bir hikaye de bulunmaktadır.
Düzeltme: Şu ufak bilgiyi de versem iyi olacak. Hikaye Horus ve Set’in kim firavun olsun yarışı sırasında gerçekleşmiştir. Bir gece birliktelerken sarılarak uyumuşlardır ve Set Horus’a baskın gelir gibi olur. Ama Horus elindeki spermi alır ve onu büyülü annesi olan Isis’in yardımı ile fırlatır. İntikam için Horus bahçeye gider ve Set’in en sevdiği marulu döller, Set olanlardan bihaberdir. Çok geçmeden Set Horus üzerinde erkeksi şeyler yaptığı konusunda övünür, Horus da bunu reddeder. Bu yüzden tanrılardan biri ikisinin de spermini çağırır. Set’inki bataklıktan, Horus’unki ise Set’in içinden cevap verir. Ve sonra Set’in başında parlayan bir plak belirir ve o plak da Thothdur. (ya da öyle bir şey). Başka ve daha sık anlatılan bir hikayede de çoktan varolan Thoth Set’in kafasındaki plağı alır. Ama ben diğer versiyonu seçtim çünkü çok daha komik.
Dürüst olmak gerekirse, Seshat ile ilgili en çok sevdiğim şey leopar derili elbisesi. Adı gerçekten de “çekici dişi” anlamına geliyor ve yazmakla ilgili olan hemen hemen her şeyin tanrısı.
Neith Nun’un bir çeşit dişi kopyasıydı. Bazen her şeyi onun başlattığı söylenilir, ancak güneş tanrıları kadar değil. Aynı zamanda doğumun kendisini ve dokumayı icat etmiştir. Ki bu da mumyalamayı mümkün kılmıştır. Aynı zamanda oklar ve yaylar ile de ilişkilendirilmiştir. Horus ve Seth arasındaki yarışlar boyunca, Seth istediğini yapmazsa gökyüzünü düşüreceği konusunda onu uyarmış.
Çömlekçi çarkında insanoğlunu yaratan (okuduğunuz versiyona göre değişir) ustalığın, suyun ve toprağın koç başlı tanrısıdır.
Satet Nil nehrinin taşmasında rol üstlenen birkaç tanrıdan biriydi, ki bu da Mısır tarımı için oldukça önemliydi.
Muhtemelen bundan daha önce bahsetmem gerekirdi, ancak tarihinin çoğunda antik Mısır aslında iki krallıktan oluşuyordu: Yukarı Mısır ve Aşağı Mısır. Ki bunlar kafa karıştırıcı bir biçimde kuzeyde ve güneydeydiler çünkü adları aslında yükseklikleri ile alakalıydı.Aşağı Mısır Akdeniz’e yakın olan aşağıda bulunan alanlardı, Yukarı Mısır ise Akdeniz’e uzak olan yukarı kesimlerdi. Wadjet Aşağı Mısır’ın tanrıçası ve koruyucusuydu.
Nekhbet Wadjet’in Yukarı Mısır’daki eşitidir.
Serket hayranlarını zehirden koruyan iyileştirici tanrıdır. Genellikle bacaksız,pençesiz, başında iğnesiz bir akreple tasvir edilen bir kadındır. Çünkü akrep zehirini etkisiz hale getirir. Ama ben onun yerine onu bacaklı, pençeli ve başında iğneli bir akreple çizdim çünkü alternatifini denediğimde karidese benziyordu.
Anuket de tıpkı Satet gibi Nil’in bir tanrıçasıdır. Oldukça modern baş süsü takar.
İşte hepsi bu kadar! Ya da en azından, çizdiğim tanrılar için hepsi böyle. Daha çizmediğim çok var ama onlar önemsizlerdi ya da sadece tek bir şehirde onlara tapılıyordu. Ya da tanrıların ikinci ismiydiler.
Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.
[…] Mısır Tanrıları […]